ÜÇÜNCÜ HAFTADA SAVAŞIN PANORAMASI
Türkiye saati ile 04:32'de ABD'nin Bağdat'a ilk bombalarını atmasıyla
başlayan savaşta üçüncü haftaya girildi. Herkesin beklentilerinin aksine
uzun soluklu bir savaş olacağı hemen belli olan savaştaki son durumu
incelemekte fayda olduğunu düşünüyoruz.
ABD ve İngiltere'nin başını çektiği müttefik güçlerin Irak'a saldırısında
üçüncü haftadayız. Saldırıdaki son durum ise şöyle:
Güneyde kara harekâtını sürdüren ABD ve İngiliz birlikleri, Irak
birliklerinin direnişini kırmak için pek çok kenti ayrı ayrı kuşatma altına
aldı. Bağdat’a güneyden yaklaşmaya çalışan koalisyon kuvvetleri, Irak’ın
başkentini her gün bombalıyor. Güneyde Basra, Necef, Nasıriye ve Kerbela,
kuzeyde ise Musul ve Kerkük, Irak’ın direnişini kırmak için aralıklarla
bombalanıyor. Başta Bağdat olmak üzere tüm kentlerdeki bombardımanlarda
sivil kayıpların sayısındaki büyük artış, uluslararası kamuoyunun tepkisini
çekiyor. ABD birlikleri, İran sınırındaki Kut kentine yönelerek Dicle Nehri
üzerindeki Kut köprüsünü ele geçirdi ve Bağdat’a doğru ilerlemeye başladı.
Amerikan Üçüncü Mekanize Piyade Tümeni de, Kerbela kentini kuşatarak kente
giriş çıkışları tuttu. Bu birlik de Bağdat’a doğru ilerleyişe geçti.
Tüm kentlerde yoğun direniş var
Güneydeki Necef kenti, ABD birliklerinin kuşatması altında. Bu bölgede
şiddetli çatışmalar yaşanıyor. ABD birliklerinin, Necef yakınlarındaki
Hindiye kentinin kontrolünü, Irak birlikleriyle sokak sokak çatışarak ele
geçirdikleri belirtiliyor.
Sivil halk, kuşatma altındaki Basra'dan kaçmaya çalışıyor.
Irak’ın Basra Körfezi kıyısına yakın Basra kentinde de çatışmalar şiddetle
sürüyor. Kenti kuşatan İngiliz birlikleri, gerilla savaşı yürüten Irak
askerleriyle çatışıyor. Kent havan topu ateşine ve bombardımana tutulurken,
Basralı siviller kentten kaçıyor. Kaçamayan ve iki ateş arasında kalan
siviller ise, hastaneleri dolduruyor.
Nasıriye kentinde de, Irak askerleri şiddetli bir direniş gösteriyor. Fırat
Nehri üzerinde Nasıriye’ye giden köprüleri geçen ABD askerleri, bu kentte
çok yoğun bir direnişle karşılaştı.
Irak'ın medya yıldızı: Muhammed Es Sahaf
Her gün belli saatlerde, üzerinde üniformasıyla uluslararası medyanın
karşısına çıkan, bir anlamda Irak açısından savaşın psikolojik cephesinde
mücadele eden Es Sahaf 'sıradışı' üslubu ile ekranların en ilgi çekici ismi
oldu.
Güneyde kuşatmalar ve bombardıman sürerken, Kuzey Irak’a da 173’üncü Hava
İndirme Tugayı’na mensup 1000 asker paraşütle indirildi. Bölgedeki
üniformalı Amerikan askeri gücünün toplam sayısının halen 3 binden az olduğu
belirtiliyor. Kuzey Irak’taki askeri faaliyet, ağırlıklı olarak Kerkük ve
Musul’un havadan bombardımanında yoğunlaşıyor. Irak askerleri, bazı
mevzilerini terk ederek Kerkük ve Musul’a doğru çekiliyor. Irak
askerlerinden boşalan mevzilere, Kürt peşmergeler yerleşiyor.
Siviller bombaların hedefi oluyor
Koalisyon güçleri, Irak kentlerinin direnişini kırmak için
bombardımanlarının şiddetini ve yoğunluğunu artırıyor. Bombardıman arttıkça,
‘akıllı’ füze ve bombaların hedefi de daha sık şaşmaya başladı. Bağdat'ta
sivil yerleşim birimlerine düşen füze ve bombalar korkutuyor. Geçtiğimiz
hafta, Bağdat’ta bir pazaryerine düşen füze, 15 sivilin ölümüne,
onlarcasının da yaralanmasına neden oldu. Bu olayın ertesi günü, bu kez bir
bomba, sivil yerleşim birimine düştü. Bu kez felaket ilkinden de büyüktü: 58
sivil hayatını kaybetti. Yaralılarla dolup taşan Bağdat hastanelerinin
koridorlarında, doktorlar kimi yaralılara narkozsuz müdahale etmek zorunda
kaldı.
Koalisyon güçleri intihar saldırılarıyla karşı karşıya
Irak’taki ABD ve İngiliz askerleri, geride kalan onbeş günde, aslında
Ortadoğu için eski ama bu istila harekatı için yeni bir olguyla yüzyüze
geldi: İntihar saldırısı.
Lübnan Hizbullah’ının 1982’de, bomba yüklü kamyonlarla, Amerikan, Fransız ve
İtalyan karargahlarına karşı gerçekleştirdikleri ilk intihar saldırıları,
intifada ile birlikte Filistinliler tarafından İsrail’e yöneltildi. Son iki
buçuk yılda 188 intihar saldırısının gerçekleştiği İsrail’de bu türden
eylemler neredeyse gündelik hayatın bir parçası oldu.
Ancak, koalisyon güçleri Irak’ta ilk kez geçen hafta intihar saldırısı
olgusuyla yüzleştiler. El Fav’da bir İngiliz tankını tahrip eden ilk intihar
saldırısının ardından, Iraklı çavuş Ali Numani tarafından Necef yakınında
gerçekleştirilen intihar saldırısı dört ABD askerinin hayatına mal oldu.
Ali Numani’nin 50 yaşında, beş çocuk sahibi bir Şii olması, işgal güçlerinin
endişelerini bir kat daha artırdı.
Bu türden saldırıların kimden ve nereden geleceği konusunda belirsizlikleri
çoğaltan bu ilk eylemlerin son olmayacağı kesin gibi. Iraklı yetkililer ve
basın mensupları, başta Ürdün, Filistin, Suriye ve Yemen olmak üzere Arap
ülkelerinden intihar saldırısı düzenlemeyi göze almış gönüllü savaşçıların
akın akın Irak’a geçtiğini, sayılarının şimdiden binleri bulduğunu
belirtiyor.
Irak’taki ilk intihar eylemleri, özellikle ABD askerleri üzerinde ilk
etkilerini hemen gösterdi. Kendilerini her an tehdit altında hisseden
askerler, sivillere karşı tutumlarında kontrolsüz davranışlara yöneldiler.
Kontrol noktalarında siviller vuruldu
ABD askerlerinin intihar saldırısı tedirginliğinin bedelini, Iraklı siviller
ödüyor. 1 Nisan Salı günü ABD askerleri, Necef ve Nasıriye yakınlarında iki
araca ateş açtı. Necef yakınında meydana gelen olayda vurulan karavandan 5
çocuğun ve iki kadının cesedi çıkarıldı. Nasıriye yakınında da silahsız bir
adam aracının içinde öldürüldü. ABD’li yetkililer, açıklamalarında, her iki
olayda da araçların, ‘dur’ ihtarına uymadığını söyledi. Oysa Necef’teki
olayın görgü tanığı olan Washington Post muhabirine göre, araca ‘dur’ ihtarı
çok geç açılmış, bir aile bu yüzden yok olmuştu.
ABD askerleri korkuyor ve korkutuyor
ABD askerlerinin sivillere yönelik davranışları, en başta yan yana
savaştıkları İngiliz askerleri rahatsız etti. İngiltere’de yayımlanan
Guardian gazetesi, İngiliz ve Amerikalı komutanlar arasında arasında,
sivillere nasıl davranılacağı konusunda ciddi anlaşmazlıklar oluştuğunu
yazdı. Buna göre İngiliz subaylar, Irak halkıyla iletişim kurmaktan kaçınan,
silahlarını sivilleri korkutacak şekilde taşıyan ABD askerlerinin Iraklı
sivillerin desteğini kazanma konusunda yaşadığı başarısızlıktan oldukça
rahatsız.
Koalisyon Şiilerden aradığını bulamadı
ABD ve İngiliz birlikleri, Irak’a karadan saldırıyı başlattıklarında ilk
hayal kırıklığını ülkenin Şii nüfusunun tutumu karşısında yaşamışlardı.
Pentagon’un işgal planı, Saddam rejimine muhalif Şiilerin koalisyon
güçlerine destek vererek ayaklanmaları varsayımına dayanıyordu.
Irak nüfusunun büyük çoğunluğu Şii iken, Devlet Başkanı Saddam Hüseyin,
kabinedeki bir çok bakan, ordu ve bürokrasinin kilit noktalarındaki
isimlerin ise Sünni olması, iki mezhep arasında, savaşın kaderini
etkileyecek bir çatışma ihtimalini canlı tutuyordu.
Ancak, güneydeki ilk yerleşimlerin Şii ağırlıklı nüfusu sert bir direnişe
girişince, Washington’daki hesabın tutmadığı anlaşıldı. İstila, kuzeye doğru
ilerleyip Nasıriye, Necef, Kerbela gibi Şii kentlerine dayandıkça, durum
değişmedi, direniş şiddetlendi.
Öte yandan, batılı çevrelerin önceden ihtimal vermediği Şii direnişi, Irak
içindeki farklı mezheplerin yakınlaşmasının da yolunu açtı. İki gün önce, El
Arabiyye ve El Cezire televizyonları Şiiler ve Sünnilerin, Bağdat’ta ilk kez
birlikte namaz kıldığını bildirdi. Şiiler ve Sünniler, Bağdat’ın Kasımiye
semtinde, Hazreti Ali’nin torunlarından Musa El Kasım türbesinde, tarihte
ilk kez birlikte topluca namaz kıldılar. Namazdan sonra ortak basın
açıklaması yapan Sünni ve Şii din adamları, işgal güçlerine karşı
mücadelenin, her müslüman için farz olduğunu belirttiler.
M5 STRATEJİ